بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَجَعَلْنَا ٱلسَّمَآءَ سَقْفًا مَّحْفُوظًاۖ وَهُمْ عَنْ ءَايَٰتِهَا مُعْرِضُونَ ﴿٣٢

Göğü dengesizlikten korunmuş bir tavan, bir çatı yaptık. Onlar ise gökteki ayetlere, düşündürücü kanıtlara dönüp bakmıyorlar.

– Seyyid Kutub

وَهُوَ ٱلَّذِى خَلَقَ ٱلَّيْلَ وَٱلنَّهَارَ وَٱلشَّمْسَ وَٱلْقَمَرَۖ كُلٌّ فِى فَلَكٍ يَسْبَحُونَ ﴿٣٣

Geceyi, gündüzü, güneşi, ayı yaratan O'dur. Bunların herbiri kendi yörüngelerinde yüzerler.

– Seyyid Kutub

وَمَا جَعَلْنَا لِبَشَرٍ مِّن قَبْلِكَ ٱلْخُلْدَۖ أَفَإِيْن مِّتَّ فَهُمُ ٱلْخَٰلِدُونَ ﴿٣٤

Senden önceki hiçbir insana ölümsüzlük imkânı vermiş değiliz. Sanki sen ölürsen onlar sonsuza dek yaşayacaklar mı?

– Seyyid Kutub

كُلُّ نَفْسٍ ذَآئِقَةُ ٱلْمَوْتِۗ وَنَبْلُوكُم بِٱلشَّرِّ وَٱلْخَيْرِ فِتْنَةًۖ وَإِلَيْنَا تُرْجَعُونَ ﴿٣٥

Her canlı, ölümü tadacaktır. Nasıl davranacağınızı görelim diye sizi hem kötülükle ve hem de iyilikle sınavdan geçiririz. Sonunda bize döneceksiniz.

– Seyyid Kutub

وَإِذَا رَءَاكَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓاْ إِن يَتَّخِذُونَكَ إِلَّا هُزُوًا أَهَٰذَا ٱلَّذِى يَذْكُرُ ءَالِهَتَكُمْ وَهُم بِذِكْرِ ٱلرَّحْمَٰنِ هُمْ كَٰفِرُونَ ﴿٣٦

Kâfirler seni gördüklerinde birbirlerine «ilahlarınıza dil uzatan adam bu mu?» diyerek seni alaya almaktan geri durmazlar. Oysa kendileri «Rahman» olan Allah'ı hatırlamaya bile yanaşmazlar.

– Seyyid Kutub

خُلِقَ ٱلْإِنسَٰنُ مِنْ عَجَلٍۚ سَأُوْرِيكُمْ ءَايَٰتِى فَلَا تَسْتَعْجِلُونِ ﴿٣٧

İnsanın yaratılışında «acelecilik» mayası vardır. Size ayetlerimi, mucizelerimi yakında göstereceğim; biraz sabırlı olunuz.

– Seyyid Kutub

وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا ٱلْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ ﴿٣٨

Eğer söylediğiniz doğru ise bu tehdidiniz ne zaman gerçekleşecek? dediler.

– Seyyid Kutub

لَوْ يَعْلَمُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ حِينَ لَا يَكُفُّونَ عَن وُجُوهِهِمُ ٱلنَّارَ وَلَا عَن ظُهُورِهِمْ وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ ﴿٣٩

Kâfirler, cehennem ateşini yüzlerinden ve sırtlarından savamayacakları ve hiç kimseden yardım göremeyecekleri anın dehşetini eğer bilseler, böyle yapmazlardı!

– Seyyid Kutub

بَلْ تَأْتِيهِم بَغْتَةً فَتَبْهَتُهُمْ فَلَا يَسْتَطِيعُونَ رَدَّهَا وَلَا هُمْ يُنظَرُونَ ﴿٤٠

Aslında o tehdit, apansız bir şekilde karşılarına çıkıverir de şaşkınlıktan donakalırlar. O zaman onu ne başlarından savabilirler ve ne de kendilerine mühlet verilir.

– Seyyid Kutub

وَلَقَدِ ٱسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِّن قَبْلِكَ فَحَاقَ بِٱلَّذِينَ سَخِرُواْ مِنْهُم مَّا كَانُواْ بِهِۦ يَسْتَهْزِءُونَ ﴿٤١

Senden önceki peygamberler de alaya alınmıştı. Fakat o alaycılar, alay konusu ettikleri azabın pençesine düştüler.

– Seyyid Kutub

قُلْ مَن يَكْلَؤُكُم بِٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ مِنَ ٱلرَّحْمَٰنِۗ بَلْ هُمْ عَن ذِكْرِ رَبِّهِم مُّعْرِضُونَ ﴿٤٢

De ki; «Gece gündüz sizi 'Rahman' olan Allah'ın azabından kim koruyabilir?» Fakat onlar Rabb'lerini hatırlamaya yanaşmıyorlar.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu